AIDS Nedir ve Belirtileri Nelerdir. Cildimiz Bize Ne Anlatır?
Biliyorum, bugün biraz farklı bir konuya değineceğiz. Genelde burada size cilt bakım rutinlerinden, en yeni serumlardan ya da doğal yağların mucizelerinden bahsederim. Ama güzellik ve sağlık, aslında aynı madalyonun iki yüzü. Işıltılı bir cildin, sağlıklı saçların temeli her zaman içeriden gelen bir sağlıkla atılır. Ve bazen vücudumuz, özellikle de cildimiz, bize içeride olup bitenlerle ilgili çok önemli sinyaller gönderir. İşte bu yüzden, bugün biraz derine inip korkularımızı bilgiyle yenmemiz gereken bir konuyu, HIV ve AIDS'i konuşalım istiyorum. Çünkü bilgi, en iyi koruyucudur ve bu konuda kulaktan dolma, yanlış bilgiler ne yazık ki çok fazla.
HIV ve AIDS Arasındaki O İnce Çizgi: Nedir Bu Fark?
Bu konudaki en büyük kafa karışıklığı sanırım bu iki terim arasında yaşanıyor. Çoğumuz bunları birbirinin yerine kullanıyoruz ama aslında aralarında çok büyük bir fark var. Şöyle düşünelim: HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), vücuda giren bir virüsün adıdır. Bu virüs, bağışıklık sistemimizin adeta orkestra şefi olan CD4 isimli hücreleri hedef alır ve onları yavaş yavaş yok eder. Yani, vücudun savunma mekanizmasını zayıflatır.
AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) ise, HIV enfeksiyonunun tedavi edilmediği durumlarda ulaştığı ileri evrenin adıdır. Yani AIDS, bir hastalık değil, bir sendromdur; bağışıklık sisteminin o kadar zayıfladığı bir durumdur ki, normalde bize zarar veremeyecek basit enfeksiyonlar bile çok ciddi hastalıklara yol açabilir. Bugünün modern tıbbı sayesinde, HIV pozitif bir birey, doğru tedaviyle hayatı boyunca AIDS evresine hiç geçmeden, sağlıklı ve uzun bir yaşam sürebilir. Bu ayrımı bilmek o kadar önemli ki... Çünkü HIV, yönetilebilir kronik bir sağlık durumuna dönüşmüş durumda. Tıpkı diyabet ya da tansiyon gibi.
AIDS Belirtileri: Vücudumuzun Erken Sinyalleri Neler Olabilir?
İşte en çok merak edilen kısım burası. HIV vücuda girdikten sonra her şey bir anda olmuyor. Belirtiler genellikle üç aşamada kendini gösteriyor ve bu aşamaları bilmek, erken teşhis için hayati önem taşıyor.
1. Akut Enfeksiyon Dönemi (İlk Birkaç Hafta)
Virüs vücuda girdikten sonraki 2 ila 4 hafta içinde, bazı kişilerde gribe çok benzeyen belirtiler ortaya çıkabilir. Bu, vücudun virüse karşı ilk savaşını verdiği dönemdir. Bu belirtiler o kadar genel ki, çoğumuz bunu yorgunluğa, mevsime ya da basit bir soğuk algınlığına bağlayabiliriz. Zaten bu yüzden de genellikle gözden kaçar.
- Yüksek ateş
- Boğaz ağrısı ve yutkunma güçlüğü
- Vücutta, özellikle yüzde ve gövdede görülen, genellikle kaşıntısız, kırmızı döküntüler
- Aşırı yorgunluk ve bitkinlik hali
- Kas ve eklem ağrıları
- Boyun, koltuk altı veya kasıktaki lenf bezlerinde şişlik
- Baş ağrısı
Özellikle o döküntüler... Bir dermatoloji uzmanı olarak söyleyebilirim ki, bu döküntüler pek çok başka duruma benzeyebilir. Ama genellikle diğer grip benzeri semptomlarla birlikte ortaya çıktığında, bir uzmanın aklına "acaba?" sorusunu getirmelidir. Bu dönemde yapılacak bir test, virüsü en erken evrede yakalama şansı verir.
2. Klinik Latent Dönem (Sessiz Yıllar)
İlk akut dönem geçtikten sonra, virüs adeta sessizliğe bürünür. Bu dönem yıllarca, hatta on yıldan bile uzun sürebilir. Kişi kendini tamamen sağlıklı hisseder, hiçbir belirti göstermez. Ama bu sessizlik aldatıcıdır. Çünkü virüs, arka planda bağışıklık sistemini yavaş yavaş zayıflatmaya devam eder. İşte bu yüzden korunmasız bir cinsel ilişki ya da şüpheli bir durum yaşandıysa, belirti olmasa bile test yaptırmak bu kadar kritik. Çünkü bu dönemde kişi, farkında olmadan virüsü başkalarına bulaştırabilir.
3. İleri Evre: AIDS Belirtileri
Eğer HIV enfeksiyonu teşhis edilip tedavi edilmezse, bağışıklık sistemi artık görevini yapamayacak kadar zayıflar ve AIDS tablosu ortaya çıkar. Bu evrede vücut, "fırsatçı enfeksiyonlar" dediğimiz, normalde sağlıklı bir insanda hastalık yapmayan bakteri, virüs ve mantarlara karşı savunmasız kalır. Belirtiler artık çok daha belirgin ve ciddidir:
- Açıklanamayan, hızlı kilo kaybı
- Gece terlemeleri (çarşafı ıslatacak kadar yoğun olabilir)
- Bir aydan uzun süren ve geçmeyen ishal
- Ağızda, dilde veya boğazda beyaz lekeler veya plaklar (pamukçuk)
- Vücudun çeşitli yerlerinde, deride veya ağız içinde ortaya çıkan mor, kırmızı veya kahverengi lekeler (Kaposi Sarkomu)
- Sürekli yorgunluk ve halsizlik
- Tekrarlayan ateş
- Zatürre gibi ciddi akciğer enfeksiyonları
Bu liste gözünüzü korkutmasın. Tekrar ediyorum, bu belirtiler sadece ve sadece tedavi edilmemiş, yıllar içinde ilerlemiş enfeksiyonun sonucudur. Erken teşhis ve tedavi ile bu tablonun yaşanma ihtimali neredeyse ortadan kalkmıştır.
Peki, Neden Cildimiz Bu Kadar Önemli Bir Gösterge?
Çünkü cildimiz, bağışıklık sistemimizin en dıştaki kalesidir. İçerideki savunma hattı zayıfladığında, düşmanlar ilk olarak bu dış surlarda gedikler açmaya başlar. Dermatolog olarak kariyerim boyunca, bazen altta yatan ciddi bir sistemik hastalığın ilk belirtisini ciltte gördüğüm çok olmuştur. Bağışıklık sistemi zayıfladığında, normalde kontrol altında tutulan seboreik dermatit (yağlı egzama) aniden şiddetlenebilir. Uçuk (herpes) virüsü çok daha sık ve ağır ataklar yapmaya başlar. Zona (gece yanığı) görülebilir. Tırnaklarda inatçı mantar enfeksiyonları başlar. Cilt, adeta içerideki savaşın bir haritası gibi olur. Bu yüzden cildinizdeki ani, inatçı ve sıra dışı değişiklikleri asla hafife almayın. O, size bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir.
Test Yaptırmak ve Korunmak: Korkuyu Bilgiyle Yenmek
Tüm bu belirtileri konuştuk ama en önemli mesaj aslında şu: Şüphe, belirtiden daha önemlidir. Korunmasız bir cinsel ilişki veya herhangi bir şüpheli temas yaşadıysanız, belirti beklemeden test yaptırın. Günümüzde yapılan testler çok hassas ve güvenilirdir. Ve sonuç ne olursa olsun, bir yol haritası çizebilmek için ilk adımdır.
Unutmayın, HIV artık ölümcül bir hastalık değil, yönetilebilir bir durumdur. HIV ile yaşayan bir kişi, ilaçlarını düzenli kullandığında kanındaki virüs "belirlenemeyen" seviyeye iner. Bu ne demek biliyor musunuz. Bu, o kişinin virüsü cinsel yolla bir başkasına bulaştıramayacağı anlamına gelir. Bu, bilimsel bir gerçektir. B=B (Belirlenemeyen = Bulaştırmayan). Bu bilgi, hem damgalamayı önler hem de insanlara umut verir.
Sağlığımıza özen göstermek, sadece doğru nemlendiriciyi seçmek veya güneş kremi sürmek değildir. Aynı zamanda vücudumuzu dinlemek, onun sinyallerini anlamak ve gerektiğinde profesyonel yardım almaktan çekinmemektir. Kendinize ve bedeninize bu iyiliği yapın; doğru bilgiyle donanın ve korkularınızın sizi yönetmesine izin vermeyin.